ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE EKONOMİ

Yayınlama: 26.04.2025
6
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

Ekonomide maalesef kırılgan bir yapıya sahip olduğumuz için en küçük bir olayda kayıplar yaşamaktayız. Bildiğiniz üzere 2024 yılının ikinci yarısından sonra enflasyon oranları baz etkisiyle de olsa, gerçeği yansıtmayan TÜİK verilerine göre de olsa düşme eğilimine girmişti ve 5 Eylül 2024 tarihinde açıklanan orta vadeli planda öngörüldüğü gibi 2024 yıl sonu hedefi olan %44 seviyesini tuturmuştuk.2025 yılına girdiğimizde ise dezenflasyon dönemi başlamıştı yani enflasyondaki düşüşler devam etmekte idi. Bu bağlamda da TCMB politika faizleri aralık, ocak ve şubat aylarında enflasyonun düşmesine paralel olarak 250 şer baz puan olmak üzere %7,5 oranında düşmüş ve %42,5 seviyesine gerilemişti. Bu gelişmeler tabii ki önümüzdeki süreç için umut verici idi ve özellikle sanayi üretimi için önemli bir faktördü. Çünkü aralık ayına kadar 8 ay süreyle sabit kalan politika faizi, oldukça yüksek olduğundan kredi maliyetlerine de ister istemez yansımış, üretim işletmeleri kredi maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı krediye ulaşmak bir tarafa maliyetleri karşılayacak kazanç elde edemeyecekleri için bir kısım sanayi işletmeleri küçülme yoluna gitmiş ve küçülmeye işçi çıkarmakla başladıkları içim işsizlik oranı yükselmiş, sanayi üretimi düşünce buna bağlı olarak ihracat siparişlerinde gerileme yaşanmış daha da ötesi ülkemizde konkordato ve iflas olaylarının artmasına yol açmıştı.

Ancak yukarıda bahsetmeye çalıştığım gibi aralık 2024 tarihinde başlayan ve enflasyonun düşmesiyle birlikte politika faizlerinin art arda üç ay süreyle düşürülerek 42,5 puana gerilemesi önümüzdeki süreç için umutlarımızı yükseltmiş, sanayi üretiminin artacağı, işsizliğin azalacağı, ihracatımızın artacağı gibi faktörler için son derece olumlu bir seyir izleyeceğimiz kanaati hakimdi.Öncelikle politika faizlerinin düşmeye devam edeceği ve bunun yerli ve yabancı yatırımcılar için olumlu bir gelişme oluşturacağı öngörülmekteydi.

Geldiğimiz noktada ise kırılgan bir ekonomik yapıya sahip olduğumuz için 19 martta yaşanan Ekrem İmamoğlu’nun hapse atılması maalesef ekonomide olumsuz gelişmelere yol açtı. Öncelikle borsa da yabancı yatırımcıların ciddi oranda çekilmesinden dolayı kayıplar yaşandı, yerli ve milli paramız döviz kurları karşısında %4 civarında değer kaybetti ve en önemlisi kurları kontrol altına alabilmek için TCMB bir haftada yaklaşık 40 milyar dolar satış yapmak zorunda kaldı ve doğal olarak yükselen TCMB rezervleri önemli miktarda azalmış oldu. Tabii ki bu kayıpları millet olarak biz ödeyeceğiz veya başka bir deyişle en az iki yıllık çektiğimiz sıkıntı boşa gitti. Başka bir hesapla kişi başına 13,500,000 TL kayıp yaşadık. Ve gecelik faiz oranı %49 ya yükseltildi.

Mart ayı enflasyon oranı da %38.06 olarak TÜİK tarafında açıklandı. Şubat ayına göre aradaki fark yıllık enflasyon için %0,95 gibi küçük bir rakam olduğu gözleniyor. Açıklanan enflasyon rakamını irdelediğimizde yaşanan olayların mart ayı enflasyonunu pek etkilemediği, esas sebebin ramazan ayı boyunca ortalama %15 civarında yükselen gıda fiyatları olduğu söylenebilir.

Enflasyondan bahsetmişken maaşlarda yaşanan kayıpları da unutmamamız gerekir. Yılbaşından bu yana yaşadığımız enflasyon oranı %10,06 olduğunda alım gücü aynı oranda düşmüş, her dönem olduğu gibi maaşlar da erimeye başlamıştır. Bu durumda asgari ücrete yıl ortasında ek zam yapılması gündeme gelebilir.

Bir diğer önemli konu da ülkemizin CDS priminin 225 lerden 370 ye kadar yükselmesidir. Yani dış borçlanmamız %3,70 puan daha fazla olacak anlamındadır. Bu da özellikle yabancı yatırımcılar için son derece önemlidir.

Önümüzdeki süreç için değerlendirme yaptığımızda nisan ve hatta mayıs ayı enflasyon oranlarının yüksek çıkacağını söylemek abartı olmayacaktır. Nisan ayı başında elektriğe yapılan %25 oranındaki zam ve ardından gelmesi muhtemel olan doğalgazdaki fiyat artışları, döviz kurlarının yükselmesi, borsada yaşanan kayıplar enflasyonun yükselmesine sebep olabilir.

Yaşanan bu olumsuz gelişmeler neticesinde özellikle enflasyonun yüksek çıkacağı varsayımıyla, politika faizlerinde beklenen düşme birkaç ay ertelenebilir. Politika faizlerinin yüksek kalması ise yukarıda bahsetmeye çalıştığım gibi sanayi üretimimiz negatif yönde etkileyecektir.

Yukarıdaki gelişmeler sadece yerli basınımızda değil, yabancı basında da yerini almıştır. Örneğin;

Financial Times, Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından yaşanan siyasi sarsıntının, ekonomide büyük bir kırılmaya yol açtığını yazdı. Liranın tarihi düşüşü karşısında Merkez Bankası’nın sadece birkaç gün içinde 25 milyar dolar harcadığına dikkat çeken gazete, yatırımcıların hâlâ Türkiye’ye mesafeli durduğunu aktardı. Yatırımcılar açısından ise en büyük belirsizlik Şimşek ve Karahan’ın görevden alınma ihtimali.

Gazetede, “geçen hafta Türk lirasında yaşanan sert düşüşün ardından gelen güçlü müdahalelere rağmen, yabancı yatırımcılar Türk varlıklarına temkinli yaklaşmayı sürdürüyor” ifadesine yer verildi.

TL’nin dolar karşısındaki olağanüstü değer kaybına dikkat çeken Financial Times, “”Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın net döviz rezervleri, geçtiğimiz yıl eksi seviyelerden yaklaşık 65 milyar dolara yükselmişti. Ancak liranın dolar karşısında 40 seviyesini aşarak tarihi bir düşük seviyeye inmesi sonrası, sadece birkaç gün içinde 25 milyar dolardan fazla kaynak harcandı” diye yazdı.

Bu tutarın Financial Times’ın hesaplamalarına dayandığı belirtildi. Gazete, “Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın yatırımcılarla yaptığı görüşmede de ima edildiğini” yazdı.

Gazete, ilginç bir endişeyi de paylaştı. Financial Times’a göre “yatırımcıların en büyük endişesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Şimşek ve Karahan’ı görevden alma ihtimali. Bu ekip, 2023 seçimlerinden sonra derinleşen ekonomik krizi frenlemek için göreve gelmiş ve finansal toparlanmanın mimarı” oldu.

Her ne kadar büyük meblağlarla araya sokulan devre kesiciler ekonomiyi bir yere kadar korusa da İngiliz gazete bu durumun daha uzun sürmesi halinde önünün alınamayacağını belirtti.

Financial Times’a konuşan Federated Hermes portföy yöneticisi Mohammed Elmi, “Bu düzeyde müdahale bir hafta daha sürerse, Türk yetkililer için çizgiyi korumak zorlaşır” dedi.

William Blair fon yöneticisi Yvette Babb, “Piyasada en çok endişe edilen şey, yerel halkın yeniden dolarizasyona yönelmesi” diye konuştu.

Yukarıdaki yabancı gazetelerin yorumları tabii ki bizim için önemli ve bunlardan en önemlisi faizlerin sabit kalması ihtimaline karşın halkın dolara yüklenmesi ve buna paralel olarak enflasyonun yükselmesi olacaktır.

 

 

Kaynak: Sanayi Haber Ajansı

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.