Türkiye ekonomisinin bel kemiğini oluşturan sanayi sektörü, 2025’in ilk yedi ayında alarm veriyor. Konkordato başvurularındaki olağanüstü artışlar, iflas dosyalarındaki rekor yükseliş ve üretimde süren daralma; sanayi dünyasının içinden geçtiği sıkışık dönemi çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın “Sanayimiz için alarm zilleri çok güçlü bir biçimde çalıyor” sözleri, durumun ne kadar kritik olduğunu özetliyor.
Peki bu kırmızı alarmın perde arkasında ne var? Rakamlar bize ne söylüyor? Bu tablo, yalnızca sanayicileri mi ilgilendiriyor yoksa Türkiye ekonomisinin geneline yayılan daha büyük bir krizin habercisi mi? Gelin birlikte inceleyelim.
Daralan Sanayi, Artan Konkordatolar ve İflaslar: Soğuyan Ekonominin Sert Yüzü
2025’in ilk yedi ayında, mahkemeler tarafından verilen konkordato geçici mühlet kararı sayısı 1.617’ye yükselerek, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 105’lik artış gösterdi. Bu, neredeyse iki katından fazla bir artış anlamına geliyor. İflas kararı verilen dosya sayısındaki artış ise yüzde 129’u buldu; 126 dosya için iflas kararı verildi.
Bu gelişmeler, şirketlerin nakit akışlarında yaşanan büyük sıkışıklığın ve üretim maliyetlerindeki baskının artık taşınamaz hale geldiğinin açık bir göstergesi. Temmuz ayında konkordato geçici mühlet kararı verilen dosya sayısının 358 gibi yüksek bir seviyeye ulaşması da bu krizin derinleşerek sürdüğünü teyit ediyor.
İSO’nun açıkladığı Türkiye İmalat PMI verileri ise tabloyu daha da netleştiriyor: Temmuz ayında PMI, 45.9 seviyesine gerileyerek, sanayi sektöründeki daralmanın kesintisiz biçimde 16. ayına ulaştığını ortaya koydu. PMI verisinin 50’nin altında olması sektörde daralmaya işaret ederken, üst üste 16 ay boyunca bu seviyenin altında kalması, sanayiciler açısından çok ciddi bir sürdürülemezdik sinyalidir.
Enflasyonla Mücadelenin Bedeli: “Sanayiciler Bedel Ödeme Sınırlarını Aştı”
Enflasyonla mücadele kapsamında uygulanan sıkı para politikaları ve kredi kısıtlamaları, enflasyonun dizginlenmesi adına zorunlu ve gerekli adımlar olarak değerlendiriliyor. Ancak bu politikalar, özellikle yatırım ve üretim odaklı çalışan sanayi şirketlerini ciddi biçimde zorluyor.
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın “Sanayimizin bedel ödeme sınırlarını aştığını artık görmeliyiz” sözleri hem sanayicilerin hem de ekonomiyi izleyen uzmanların dikkatle üzerinde durması gereken bir uyarı. Bahçıvan’ın “Durum çok ciddi. Hiç kimse bu duruma kayıtsız kalamaz. Sanayicilerimizin sesine kulak verilmeli, çözümler için ivedilikle harekete geçilmeli” çağrısı da ekonomi yönetimine açık bir mesaj niteliği taşıyor.
Zira sanayi sektörü yalnızca kendi içinde bir üretim alanı değildir; ihracat gelirlerinin önemli bir kısmını sağlayan, istihdamda geniş kitlelere iş imkânı sunan ve diğer sektörleri de besleyen bir lokomotif görevi görür. Sanayideki bu tür bir bozulma, domino etkisiyle başta istihdam ve dış ticaret olmak üzere pek çok alanda derin yaralar açabilir.
Ekonomik Görünüm ve Olası Sonuçlar
Artan konkordato ve iflas başvuruları, üretimdeki kesintisiz daralma ve azalan yatırım iştahı, 2025’in kalan ayları için de umut vermeyen bir tablo çiziyor. Şirketlerin finansmana erişimde zorlanması, yatırım planlarının ötelenmesine, yeni kapasite artırımlarının durmasına ve mevcut üretim hatlarında küçülmeye gitmesine sebep oluyor.
Bu tablo, uzun vadede Türkiye’nin ihracat performansını da tehdit edebilir. Nitekim, sanayide kapasite kullanım oranlarının düşmesi, siparişlerdeki azalma ve yurtdışı talebin sınırlı büyümesi, önümüzdeki dönemde ihracat gelirlerinde duraksamaya yol açabilir.
İstihdam açısından bakıldığında ise; konkordato ve iflas süreçleriyle kapanan veya küçülen firmaların işten çıkarmaları, işsizliği artırma riski taşır. Bu durum, hane halkı gelirlerini düşürerek iç talebi zayıflatır ve ekonomideki yavaşlama sarmalını derinleştirir.
Sanayiciler Ne Bekliyor?
Sanayicilerin taleplerinin başında, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve üretim maliyetlerini düşürecek desteklerin devreye alınması geliyor. Özellikle kredi faiz oranlarının çok yüksek seviyelere çıkması ve krediye ulaşmanın zorlaşması, yatırımın önündeki en büyük engel olarak öne çıkıyor.
Bununla birlikte, yüksek enerji maliyetleri, döviz kurlarındaki dalgalanma ve iç pazardaki talep daralması da sanayicilerin belini büken faktörler arasında. Sanayiciler, enflasyonla mücadele sürerken üretimin ve istihdamın da korunabilmesi için daha dengeli ve selektif adımlar atılmasını bekliyor.
Son Söz: Sanayi Susturursa Türkiye Ekonomisi Susar
Türkiye ekonomisi için en kritik sektörlerden biri olan sanayi, alarm zillerini çalıyor. Konkordato ve iflaslardaki artış, üretimdeki uzun soluklu daralma ve finansal sıkışıklık; bu sektörün nefes almakta zorlandığını açıkça gösteriyor.
Ekonomide istikrar ve sürdürülebilir büyüme için sanayinin yeniden güç kazanması şart. Enflasyonla mücadele kuşkusuz hayati önem taşıyor, ancak üretimi ve istihdamı da gözeten, dengeli ve hızlı aksiyonlar alınmazsa; bu kriz dalgasının ülke ekonomisinin geneline yayılması kaçınılmaz olabilir.
Sanayi, sadece rakamlarla ölçülen bir alan değil; milyonlarca kişiye iş, ülkeye döviz ve topluma refah sağlayan bir yapı taşıdır. Bu taşın yerinden oynamaması için geç olmadan harekete geçmek gerekiyor.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı