Türkiye ekonomisine ilişkin son dönemde yapılan açıklamalar, kamuoyunda çelişkili algıların oluşmasına neden oluyor. Bir yanda Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) Başekonomisti Robin Brooks’un “Türkiye’den sermaye kaçışı hızlandı” şeklindeki uyarısı öne çıkarken, diğer yanda Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın “Yeni yatırımlar konusunda güzel haberler vereceğiz” açıklamaları umut aşılıyor. Bu farklı yaklaşımlar, Türkiye ekonomisinin kırılgan yapısını ve dönüşüm sürecindeki zorluklarını gözler önüne seriyor.
Brooks’un Uyarısı: Portföy Yatırımları Geri Çekiliyor
Robin Brooks, Türkiye ekonomisinin özellikle kısa vadeli yabancı sermaye açısından alarm verdiğini belirtiyor. Bloomberg WFII verilerine göre, 19 Mart’tan sonra Türkiye’deki tahvil piyasasından büyük çaplı sermaye çıkışları yaşandı. Hisse senetlerinden de çıkış gözlenmekle birlikte, bu çıkışlar tahvillere kıyasla daha sınırlı düzeyde kaldı.
Brooks, sermaye çıkışının temelinde siyasi belirsizlik, hükümet karşıtı protestolar ve yatırımcı güveninin zedelenmesinin bulunduğunu söylüyor. Ayrıca Türk Lirası’nın Amerikan Doları karşısında yapay olarak sabit tutulduğunu, bu süreçte Merkez Bankası’nın döviz rezervlerini erittiğini dile getiriyor. Bu tablo, Türkiye’nin zaman zaman benzetildiği Arjantin gibi ülkelerde görülen döviz krizlerini akla getiriyor.
Kacır’ın Vurgusu: Elektrikli Araç ve Sanayi Yatırımları Hızlanıyor
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ise Türkiye’nin yatırım cephesinde önemli gelişmeler kaydettiğini vurguluyor. Bakan, elektrikli araç üretiminde Türkiye’nin büyük bir sıçrama yapmaya hazırlandığını, Togg’un ardından Çinli üreticilerin de Türkiye’ye yatırım kararı aldığını ifade ediyor. 2030 yılına kadar yıllık 1 milyon elektrikli araç üretim kapasitesine ulaşılması hedefleniyor.
Bölgesel kalkınma projeleri kapsamında da 2024-2028 yılları arasında DOKAP, GAP, KOP ve DAP bölgelerinde 1 trilyon 800 milyar TL tutarında yatırım yapılması planlanıyor. 2024 yılı için öngörülen kamu yatırımı ise 345 milyar TL. Bu yatırımların hem sanayi altyapısını geliştirmesi hem de bölgesel ekonomik eşitsizlikleri azaltması bekleniyor.
Portföy Sermayesi ile Doğrudan Yatırımlar Arasındaki Kırılgan Denge
Portföy yatırımları ile doğrudan yatırımlar arasındaki temel fark burada ortaya çıkıyor. Portföy yatırımları kısa vadeli ve spekülatif karakter taşıdığı için siyasi ve ekonomik risklerden daha hızlı etkileniyor. Doğrudan yatırımlar ise uzun vadeli, üretken ve istihdam yaratan yapısıyla ekonomiye daha kalıcı katkı sağlıyor.
Brooks’un uyarıları, Türkiye’nin sıcak para bağımlılığını ve bunun ne kadar kırılgan bir yapı oluşturduğunu hatırlatırken; Kacır’ın açıklamaları, ülkenin üretim gücünü artırmak için uzun vadeli stratejik yatırımlara yöneldiğini gösteriyor. Bu ikili yapı, Türkiye’nin aynı anda hem risklerle hem de fırsatlarla karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor.
Küresel Dönüşüm: Türkiye İçin Fırsat Penceresi Açılıyor mu?
ABD ile Çin arasında yeniden tırmanan ticaret savaşı, küresel tedarik zincirlerinde büyük bir yeniden yapılanma sürecini gündeme getiriyor. ABD’nin Çin ürünlerine uyguladığı yeni gümrük tarifeleri ve Çin’in buna karşı vereceği tepkiler, çok uluslu şirketlerin tedarik zincirlerini Çin dışı alternatiflere yönlendirmesine neden olabilir.
Bu noktada Türkiye, jeopolitik konumu, Avrupa ile gümrük birliği ilişkisi, genç ve nitelikli iş gücü ile öne çıkıyor. Ancak bu avantajların gerçek fırsata dönüşmesi için siyasi istikrarın, hukukun üstünlüğünün ve öngörülebilir ekonomik politikaların istikrarlı biçimde sürdürülmesi gerekiyor.
Risk ile Umut Arasında Bir Denge Arayışı
Türkiye ekonomisi, kısa vadeli sermaye çıkışlarının yarattığı risklerle mücadele ederken, uzun vadeli üretim yatırımlarıyla geleceğe dair umut veriyor. Bu ikili yapının sürdürülebilir olması için yapısal reformlara, güven veren politikalara ve küresel fırsatları değerlendirebilecek kurumsal kapasiteye ihtiyaç duyuluyor.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı