Şimdi düşünün, markete gidiyorsunuz, fiyatlar uçmuş ama cebinizdeki para mıknatısla çekilmiş gibi. İşte bu “stagflasyon” adlı canavarla baş başa kalma durumudur. Peki, bu canavar ne mi? Hadi biraz bu konuda beyin fırtınası yapalım!
Stagflasyon, ekonominin bir köşeye sıkışıp “Ben hem durgunum hem de pahalıyım!” diye haykırdığı durumdur. Yani, bir yandan işsizlik alıp başını giderken, diğer yandan fiyatlar fırlıyor. Bu durum tam anlamıyla, “Ne yapsam olmuyor, hem işler kötü hem de her şey pahalı!” dedirtiyor insana. Öyle ki, bu durum hem sizin bütçenizi hem de işletmelerin büyüme hayallerini bir güzel sabote eder.
Türkiye gibi biraz fazla duygusal olan ekonomiler, dış şoklardan ve politik karmaşalardan çok etkilenir. Bu yüzden stagflasyon riski de bir hayli yüksek. Özetle, dışarıdan gelen en küçük rüzgar bile ekonomiyi titretir.
Bu canavar nasıl mı ortaya çıkıyor? İşte birkaç tüyo:
Petrol fiyatları arttığında, üretim maliyetleri de artar. Bu da fiyatların uçmasına ve büyümenin yavaşlamasına neden olur. Yani, “Petrolün fiyatı artmış, o yüzden her şey pahalı” gibi bir bahane duyarsanız, işte o stagflasyonun izidir!
Yapısal Sorunlar varsa, Ekonomide verimlilik yerlerde sürünüyorsa, büyüme de sürünür. Hükümetler de verimsiz harcamalar yapıp üstüne bir de yanlış politikalarla işleri karıştırınca, enflasyon zıplar, ekonomi ise durur. Tam bir “kendi düşen ağlamaz” durumu!
Merkez bankası faizleri artırsa ekonomi darbe alır, artırmasa enflasyon kudurur. Kısacası, ne yapsan bir köşeden kaybediyorsun. Hükümet ise aşırı borçlanır, kamu harcamalarını şişirir, sonucunda enflasyon ateşi bir türlü sönmez.
Stagflasyon gelişmeye başladığında, işler iyice sarpa sarar. Ekonomi yavaşlarken, fiyatlar durmadan yükselir. Misal, merkez bankası “faizleri artırayım da enflasyonu düşüreyim” der, ama yatırımcılar kaçar, büyüme yavaşlar. Öte yandan, fiyatlar ve işsizlik arttıkça halkın morali düşer, harcamalar azalır, ekonomi daha da çöker.
Türkiye’de döviz kurları oynak, enerji fiyatları yüksek, dış borç deseniz o da cabası. Bu durumda stagflasyon kapıda diyebiliriz. Türk lirası değer kaybedince ithalat pahalanır, bu da her şeyi etkiler. Enerji fiyatları da tavan yapınca ekonomi durur, biz de izleriz.
Dünya ekonomisi de pandemiden sonra kendine gelemedi. Tedarik zincirleri birbirine girdi, enerji fiyatları uçtu, borçlar kabardı. Hal böyle olunca, dünya genelinde de stagflasyon riski büyüyor. Bir yandan tedarik zinciri sorunları, diğer yandan enerji krizleri, üstüne bir de jeopolitik gerilimler eklenince, stagflasyonun eli kulağında.
Peki, bu canavardan nasıl kurtulacağız? Zor iş ama imkansız değil. Merkez bankaları faizlerle oynayıp, enflasyonu dizginlemeye çalışırken, büyümeyi de destekleyecek esnek politikalara yönelmeli. Uzun vadeli çözümler için de yapısal reformlar şart. Ama asıl iş, halkın güvenini tazeleyip enflasyon beklentilerini yönetmekte.
Sonuç:
Stagflasyon geldi mi, her şey birbirine karışır. İşsizlik artar, gelir dağılımı bozulur, ekonomi yerinde sayar. Toplumsal huzursuzluklar artar, iş dünyasında yatırım iştahı kalmaz, ekonomik büyüme ise kaplumbağa hızında ilerler. Kısacası, stagflasyon kapımızı çalarsa, hem ekonomik hem de sosyal olarak büyük sıkıntılar yaşayabiliriz. Bu yüzden tedbir almak şart.
Sonuç olarak, stagflasyon ekonomi için tam bir paradoks. Hem sıcak hem soğuk hissetmek gibi; ekonomi durgun ama aynı zamanda fiyatlar uçuyor. Allah hepimizin yardımcısı olsun!
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI