İhracat konusunda oldukça başarılı olan ülkemiz, temmuz ayında en yüksek seviyeye ulaşarak %13,8 artış kaydetti 22 ve milyar 512 milyon dolara yükseldi. Buna mukabil ithalatımız ise %7,9 azalarak 29,7 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Merhum Turgut Özal döneminde başlayan ihracat seferberliği her geçen dönemde artarak devam etmektedir. Ülkemiz için son derece öneme haiz olan bu gelişmenin önümüzdeki süreçte de devam edeceği aşikardır. Ancak dış ticaret açığımız sadece bu iktidar döneminde değil uzun yıllardan bu yana devam etmektedir. Temmuz ayını baz aldığımızda ihracat ile ithalat farkımız (29,7-22,5) =7,2 milyar dolar civarındadır.
Dış ticaret açığı veren ülkeler sürekli borçlu olduklarından döviz ihtiyacı devamlılık arz eder ve kurların hareketlerinden etkilenerek borçları azalır veya yükselir. Bizde de durum ayıdır ve sürekli dövize olan ihtiyacımız söz konusudur.
Kurların uzun süreden bu yana yatay seyrettiği, kredi faizlerinin yüksek olduğu bir ekonomik ortamda 22,5 milyar dolar tutarında ihracat yapmak hakikaten büyük başarıdır. Dış ticaret açığını kapatmamız mümkün olmadığına göre minimum seviyeye indirmemiz esas alınmalıdır ve alınmaktadır. Akaryakıt, doğalgaz, elektrik gibi temel ihtiyaç ürünlerini dışardan tedarik ettiğimiz için dış ticaret açığından kurtulamıyoruz. Bir de kurlar yüksek seyredince dış ticaret açığımız da büyümektedir.
Yukarıda bahsetmeye çalıştığım gibi uzun süre devam eden yanlış para politikalarından vazgeçmekte geç kaldığımız için politika faizleri %50 ye kadar yükseldi ve buna bağlı olarak kredi faizleri de %60 seviyelerine kadar artış gösterdi. Buna ilaveten döviz kurları uzunca bir süre yatay seyredince turizm sektörü ve ihracat yapan işletmeler için olumsuz gelişmeler yaşanmasına sebep oldu. Çünkü girdi maliyetleri yüksek enflasyondan dolayı sürekli artarken gelir sabit kaldı. Bir de buna yüksek kredi maliyetleri eklenince durum iyice karmaşık bir hal aldı. Öyle ki bazı üretim işletmelerinin küçülmeye giderek ilk etapta işçi çıkarmak zorunluluğu yaşadığı ve üretim kısıtlamasına gittiği için işsizlik oranının artmasına sebep oldu. Daha da önemlisi iflas ve konkordato olayları artmaya başladı. İşte bu olumsuzluklar yaşanırken ihracatta sağlanan başarı son derece önemlidir ve ihracat yapan işletmeler devlet tarafından desteklenmelidir.
Ülkelerin gelişmesinde ekonomik olarak büyüme sağlamasında en önemli faktör üretim kaynaklarının doğru ve en verimli şekilde kullanılmasıdır. İşsizliğin azalması, ihracat rakamlarının yükselmesi, devletin vergi gelirlerinin çoğalması, uluslararası rekabet kurallarına uyum sağlanması gibi ekonomik göstergelerin yükselmesi tamamen üretimle doğru orantılıdır. Ancak yapılan üretim sıradan ürünlerden ziyade yükte hafif pahada ağır, katma değeri yüksek, teknolojiye uyum sağlayan ürünler olmalıdır ki ihracat rakamları yükselsin ve ülkeye döviz girdisi sağlansın. Yüksek ihracatın en önemli faydası ise döviz girdisinin sağlanmasıdır. Çünkü merkez bankası rezervleri yeterli seviyede olduğu zaman diğer bankalar aracılığıyla gerekli gördüğü zamanlarda piyasaya döviz sürerek kurların kontrol altında tutulmasını sağlayabilir bu, aynı zamanda enflasyonun da kontrol altına alınması anlamına gelir.
Üretim yapılırken bir diğer önemli konu ithal ikame ürünlerin üretimine önem verilmesidir. Günümüzde ülkemizde yapılan üretim hammaddesi ve yarı mamulünün yarıdan fazlası yurt dışından tedarik edilerek döviz ödemesi yapılmaktadır. Kurların yüksek olduğu dönemlerde maliyetler de yüksek olacağından üretim maliyetleri artacak bu da enflasyon olarak karşımıza çıkacaktır. Dolayısıyla ithal ikame ürün üretimi yapan işletmeler devlet tarafından sürekli desteklenmeli ve kredi olanaklarından faydalandırılmalıdır.
Kredi demişken içinde bulunduğumuz ortamda sanayici yüksek maliyetler nedeniyle kredi kullanamamaktadır. Özellikle üretim işletmeleri, ürün gamını genişletmek, ihracatını yükseltmek, teknolojiye uyum sağlayabilmek için makine ve teçhizat yatırımı yapmak, hedef kitlesini genişletmek, Pazar payını arttırmak gibi büyüme sağlamak için ek kaynak ihtiyaçları sürekli olabilmektedir. İşte söz konusu ek kredi bankalardan kullanılan kredilerdir. Bir işletme için kredi faizi ne kadar düşükse ve vadesi ne kadar uzunsa o kadar verimli olacaktır.
Günümüzde kredi maliyetleri politika faizinin %50 ye kadar yükselmesi nedeniyle %60 civarındadır. Ancak temmuz ayında enflasyon oranı %61,78 olarak açıklanmıştır ve politika faizi ile enflasyon oranı arasındaki %10 a kadar düşmüştür. Ağustos ayında enflasyon temmuzdan daha düşük çıktığı taktirde fark iyice azalacak politika faizi ile enflasyon oranı birbirine yaklaştığı zaman muhtemelen eylül ayında politika faizleri düşecektir. Politika faizinin düşmesine bağlı olarak kredi faizleri de düşeceğinden üretime katkısı olacağı kesindir. Dolayısıyla ihracat rakamları da yükselecektir.
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI