TRUMP-STARMER ANLAŞMASI VE TÜRKİYE’YE ETKİLERİ

Yayınlama: 20.06.2025
5
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

Dünya ekonomisinin yeniden şekillendiği bir dönemde, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Birleşik Krallık (İngiltere) arasında imzalanan yeni ticaret anlaşması, sadece iki ülke açısından değil, küresel sistemdeki tüm oyuncular açısından dikkatle takip edilmesi gereken bir gelişme olarak öne çıkıyor. ABD Başkanı Donald Trump ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer tarafından Kanada’da düzenlenen G7 Liderler Zirvesi kapsamında imzalanan bu anlaşma, özellikle yüksek teknoloji, otomotiv, havacılık, ilaç ve metal sanayi gibi alanlarda ticareti doğrudan etkileyen yeni düzenlemeler içeriyor.

Bu gelişme, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılmasından sonra ticaret politikalarını yeniden şekillendirme çabalarının somut bir adımı olarak değerlendirilirken, ABD ise bu adımı jeopolitik müttefiklerle ekonomik bağları kuvvetlendirme stratejisi çerçevesinde atmış durumda. Peki bu anlaşma ne anlama geliyor, detayları neler ve en önemlisi Türkiye açısından nasıl bir tablo ortaya çıkarıyor? İşte bu yazıda tüm bu sorulara kapsamlı yanıtlar sunuluyor.

BİR “KAZAN-KAZAN” FORMÜLÜ MÜ, YOKSA ABD MERKEZLİ BİR MODEL Mİ?

Trump, anlaşmanın duyurulduğu basın toplantısında yaptığı açıklamada, anlaşmayı “her iki taraf için de adil” olarak tanımladı. Ancak kararnameye ve detaylara yakından baktığımızda, ABD’nin stratejik çıkarlarını önceleyen bir çerçevenin belirlendiği görülüyor. İngiltere’nin tarife dışı engelleri azaltma sözü vermesi, ABD üretim altyapısının korunmasına yönelik net bir taahhüt anlamına geliyor. Aynı şekilde, ABD’nin İngiltere menşeli otomobillere kota koyarak tarifeleri sınırlandırması da korumacı yaklaşımın devam ettiğini gösteriyor.

Bu noktada dikkat çekici olan, anlaşmanın sadece iki ülke arasındaki ticaret akışını düzenlemekle kalmaması; ulusal güvenlik, stratejik tedarik zincirleri ve sanayi politikaları gibi alanları da doğrudan ilgilendirmesi. Özellikle çelik, alüminyum ve ilaç sektörlerinde yapılan düzenlemeler, ticaretin teknik boyutunu aşarak jeoekonomik etki alanları oluşturuyor.

TÜRKİYE İÇİN NASIL BİR DÖNEMİN HABERCİSİ?

Bu anlaşmanın Türkiye açısından etkilerini değerlendirirken üç ana eksenden bakmak gerekiyor:

  1. Gümrük Birliği Anlaşması’nın Zayıflayan Etkisi

İngiltere’nin AB’den ayrılmasıyla birlikte Türkiye ile İngiltere arasındaki Gümrük Birliği işleyişi yeni bir düzleme taşındı. 2021 yılında imzalanan serbest ticaret anlaşması Türkiye ile İngiltere arasındaki mevcut ilişkileri korumaya yönelikti. Ancak ABD ile yapılan bu yeni anlaşmayla İngiltere, yüksek teknoloji ve stratejik sektörlerde ABD’ye öncelik veren bir yapı kurmuş oluyor. Bu da Türkiye’nin İngiltere pazarı üzerindeki rekabet gücünü zayıflatabilir.

Örneğin, İngiltere’den ABD’ye yapılan çelik ve otomobil ihracatına kota açılırken; Türkiye’nin bu ürün gruplarındaki ihracatı halen AB’nin normlarına ve kısıtlamalarına tabi. Dolayısıyla, İngiltere pazarında rekabet avantajı ABD’ye geçerken, Türkiye bu yeni ticaret ekseninde ikinci plana düşebilir.

  1. Tedarik Zincirlerinde Kayma Riski

Türkiye son yıllarda, özellikle pandemi sonrası dönemde, Avrupa merkezli tedarik zincirlerinde önemli bir üretim üssü haline geldi. İngiltere ile Türkiye arasındaki otomotiv yan sanayi, tekstil, makine ve elektronik gibi sektörlerde güçlü bağlar bulunuyor. Ancak ABD ile İngiltere arasında havacılık ve ilaç gibi stratejik sektörlerde tarifesiz ve kota bazlı ticaretin başlaması, tedarik zincirlerinde yeni bir yönelime sebep olabilir.

Eğer İngiltere, yüksek katma değerli üretimde ABD ile entegre olma sürecini hızlandırırsa, Türkiye’nin bu zincirlerdeki pozisyonu zayıflayabilir. Özellikle ilaç, biyoteknoloji ve ileri mühendislik gibi sektörlerde, Türkiye’nin daha fazla Ar-GE yatırımı yapmaması durumunda oyun dışında kalma riski büyür.

  1. Jeopolitik ve Ekonomik Stratejilerin Uyumsuzluğu

ABD, bu anlaşmayla yalnızca ekonomik değil, jeopolitik bir hamle de yapmış oldu. İngiltere, ABD’nin Çin ve AB’ye karşı geliştirdiği ekonomik hat üzerinde bir mihenk taşı haline geliyor. Türkiye ise hem AB ile hem Rusya ile hem de Çin ile dengeli ilişkiler yürütmeye çalışıyor. Bu çok yönlü dış politika yapısı, zaman zaman Türkiye’yi Batılı müttefiklerin oluşturduğu yeni ekonomik blokların dışında bırakabiliyor.

Trump yönetimiyle yakın ilişkiler kurmuş olan Türkiye için bu yeni anlaşma, bir yön belirleme baskısı da yaratabilir. ABD ile daha yakın bir ticaret ağı mı kurulmalı, yoksa AB ile ilişkiler derinleştirilerek daha bağımsız bir yol mu izlenmeli? Bu soru Türkiye’nin önümüzdeki dönemde daha net cevaplaması gereken stratejik meselelerden biri olacak.

SONUÇ: KÜRESEL YENİ EKONOMİK DÜZENİN PARÇASI OLMAK YA DA DIŞINDA KALMAK

ABD-İngiltere ticaret anlaşması, sadece iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri düzenleyen bir metin değil; aynı zamanda yeni bir küresel ekonomik düzenin altyapısını kurmaya yönelik bir hamle. Bu düzenin merkezinde teknolojik üstünlük, stratejik tedarik zincirleri, sanayi bağımsızlığı ve güvenlik eksenli ticaret bulunuyor.

Türkiye açısından bu gelişme, uyum sağlama, yeniden pozisyon alma ve teknoloji odaklı üretim yapısını hızla güçlendirme ihtiyacını bir kez daha ortaya koyuyor. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, ABD ile kapsamlı bir serbest ticaret anlaşması yapılması ya da İngiltere ile mevcut anlaşmanın yeniden müzakere edilmesi gibi adımlar artık sadece opsiyon değil; ekonomik güvenlik açısından zorunluluk haline gelmiş durumda.

Bu süreçte Türkiye’nin elindeki en büyük koz, coğrafi konumu ve üretim esnekliği. Ancak bu avantajı kullanabilmek için artık daha fazla zaman kaybetmeden dijitalleşme, yapay zekâ, yeşil ekonomi ve ileri mühendislik gibi alanlara yatırım yapılması gerekiyor.

Özetle, Trump ve Starmer’ın imzaladığı bu anlaşma, aslında tüm dünya ülkelerine bir mesaj veriyor: Yeni ticaret düzeni başladı ya uyum sağlarsın ya da dışarıda kalırsın.

 

Kaynak: Sanayi Haber Ajansı

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.