TÜRKİYE VE DÜNYADA ULTRA ZENGİN SAYISI

Yayınlama: 10.06.2024
36
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

En basit tanımıyla gelir dağılımı, ülkelerin milli gelirinin toplumla paylaşılması anlamına gelir. Millî gelir, bir ülkede üretilen mal ve hizmetlerin toplamı demektir. Fert başına milli gelir ise milli gelirin toplam nüfusa bölünmesi ile elde edilir.

Gelir dağılımı ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile doğru orantılıdır. Yani gelir dağılımında adalet ilkesi sağlanmış ise o ülkede gelişmişlik seviyesi yüksek demektir. Kaynakların adil. Eşit ve dengeli bir şekilde paylaşımı ülkenin toplumsal huzur ve refahı ile doğrudan ilişkilidir. Gelir dağılımının bozuk olduğu bir ülkede toplumsal huzur ve refahtan söz etmek mümkün değildir. Kısaca söylemek gerekirse ekonomik kalkınma o ülkenin bireyleri ile birlikte olmalıdır. Belirli bir kesimin milli gelirden daha fazla pay alması, kalan kısmın çok az veya hiç almaması toplumda sosyal ve kültürel farklılıklara yol açacağından bir takım demografik sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir.

Bir ülkede gelir dağılımı adaletli değilse, daha fazla ekonomik büyüme sağlayabilir. Çünkü elde ettiği milli gelirin en az bir kısmını dağıtmıyor demektir ve kaynakları elinde bulundurduğu için ekonomik büyüme sağlayacaktır. Ekonomisi gelişmiş ülkelerde gelir dağılımın adaletli yapıldığı bir gerçektir. Yani gelir dağılımı ile ülkenin ekonomik büyümesi doğru orantılıdır. Doğal olarak adalet yerini bulunca o ülkede iktisadi ve sos yo kültürel hayat daha düzenli, huzurlu ve toplumsal refahın yüksek olduğu gözlenebilir. Gelir dağılımlıdaki adalet sistemi, toplumsal olayların en az düzeye indirilmesi, sosyal farklılıkların ortadan kalkması gibi konularda yardımcı olmaktadır.

Gelir dağılımını adaletsiz olduğu, az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde gelir dağılımının sonuçları gelişmiş ülkelere göre önem arz eder. Gelir dağılımı adaletsiz bir ülkede iktisadi ve sosyal hayat çeşitli sorunlar içerir.

Ülkemizde gelir dağılıma bakacak olursak, adaletli bir gelir dağılımı olmadığını söylemek doğru olacaktır. Asgari ücretin 17002-TL olduğu bir dönemde en düşük emekli maaşının 10000 TL olması tam bir adaletsizlik örneğidir. Ayrıca 2000 yılından önce emekli olanlar ile 2000 yılından sonra emekli olanlar arasında neredeyse iki kat fark vardır. Öte yandan toplumun ancak %3 ü rahat geçindiğini ifade etmekte buna mukabil %37 gibi büyük bir kesim ise geçinemediğini beyan etmektedir. Ekonomik krizi aşmaya çalıştığımız şu dönemde mesela İstanbul’da bazı semtlerde yiyecek içecek mekanlarında yer bulunamaz iken başka bir semtte ise masalar tamamen boştur. Tabii ki çalışan kazanır ilkesini de unutmamalıyız. Birleşmiş milletler raporuna göre ülkemizde 14,8 milyon kişi açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedir.

Gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerde emeğin karşılığı hak ettiği yerde değildir ve bunun için gayret gösterilmektedir. Maalesef bu tür ülkelerde emek ve çalışmanın getirisi büyük bir kısmı belli bir kesim tarafından paylaşılmaktadır. Gelirin elde edilmesinde büyük pay sahibi olan kesim ise milli gelirin en az kısmını alabilmektedir. Dolayısıyla bu durumun sonucu olarak ülkelerin gelişmişlik düzeyi olumsuz etkilenmekte ve toplum huzurunun bozulması ve yaşam seviyesinin bozulması sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu sorunu ortadan kaldırmak için ise ülkeler vergi sistemlerini değiştirmekte, sosyal yardım planlarını uygulamaya sokmaktadır.

Gelir dağılımının adaletli olması, bir ülkenin uygulamaya koyduğu ekonomik programlara bağlıdır. Verilen kamu hizmetlerini seviyesi, üretim araçlarının verimli kullanılması, kaynakların en faydalı şekilde kullanılması, toplumsal ve sos yo kültürel ilişkiler, ülkedeki siyasi yapı ve bunların değişim göstermesi gelir dağılımını etkileyen faktörler arasındadır.

Yüksek enflasyonu uzun süre yaşayan ülkelerde gelir dağılımının bozulması normal sonuçtur. Çünkü zengin iyice zenginleşir, fakir iyice fakirleşir. (İçinde bulunduğumuz dönem gibi)

Gelir dağılımının adaletli olmaması ülkelerde çok zengin ve çok fakir grupları oluşturur ve enflasyon oranları, geçim sıkıntısı gibi ekonomik faktörler sınıflar arasında farklılık gösterebilir. Haber Türk gazetesinden Sn. Ahnet Hamdi Girgin tarafından yapılan araştırma sonuçları aşağıdaki gibidir.

Ultra zengin en çok Türkiye’de arttı

Knight Frank’in ‘2024 Servet Raporu’na göre; 2023’te önceki yıla göre oransal olarak en çok ultra zengin artışı Türkiye’de yaşandı. 30 ülke arasında yüzde 9,7’lik artışla zirvede yer alan Türkiye’de 2022’de 30 milyon doların üzerinde serveti bulunan kişi sayısı bin 761 iken 2023’te bin 932 kişi bu klasmana yükseldi. 2028’e kadar oluşması beklenen tabloda Türkiye, yüzde 42,9’luk artış beklentisiyle; Hindistan (yüzde 50,1) ve Çin’in (yüzde 47) ardında 3. sırada yer aldı.

İngiliz gayrimenkul danışmanlık firması Knight Frank, her yıl yayımladığı ‘Servet Raporu’nun 2024 edisyonunu yayımladı.

Faiz oranlarındaki değişim, ABD ekonomisinin performansı ve hisse senedi piyasalarındaki yükselişle küresel servet büyüdü. UHNWI (Ultra High Net Worth Individual) olarak tabir edilen ultra zenginler, yüzde 4,2 artarak dünya genelinde 626 bin 600 kişinin üzerine çıktı. Ultra zengin sayısı Kuzey Amerika’da yüzde 7,2, Orta Doğu’da yüzde 6,2 artarken, sadece Latin Amerika’da düşüş görüldü. Küresel büyümenin yavaşlamasına rağmen beklentiler ultra zengin sayısının artacağı yönünde. 2028’e kadar dünyadaki ultra zenginleri yüzde 28,1 artması bekleniyor, özellikle Asya’da Hindistan’da yüzde 50, Çin’de yüzde 47 yükseliş öngörülüyor.

TÜRKİYE ZİRVEDE

Knight Frank’in yayımladığı raporda 30 ülkede ultra zengin sayıları ve 2022’den 2023’e kadar yaşanan değişimler yer aldı. 30 ülke arasında yüzde 9,7 ile en çok Türkiye’de ultra zengin sayısında artış yaşandı. 2022’de 30 milyon doların üzerinde serveti bulunan kişi sayısı bin 761 iken 2023’te bin 932 kişi bu klasmana yükseldi. Türkiye’yi yüzde 7,9 ile ABD, yüzde 6,1 ile Hindistan takip etti. Yüzde 5’in üzerinde artış yaşanan diğer ülkeler ise Güney Kore (yüzde 5,6) ve İsviçre (yüzde 5,2) oldu.

2028’e kadar oluşması beklenen tabloda Türkiye, yüzde 42,9’luk artış beklentisiyle; Hindistan (yüzde 50,1) ve Çin’in (yüzde 47) ardında 3. sırada yer aldı.

EKONOMİ 1 TRİLYON DOLARI AŞTI

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), şubat ayı sonunda açıkladığı, 2023 yılı gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) verilerine göre; Türk ekonomisi 2023’te yüzde 4,5 büyüdü. GSYH böylece ilk kez 2023 itibarıyla 1 trilyon dolarlık büyüklüğü aşarak 1 trilyon 118 milyar 593 milyon dolara ulaştı. Kişi başına GSYH 2023 yılında cari fiyatlarla 307 bin 952 TL, ABD doları cinsinden 13 bin 110 olarak hesaplandı. Böylece kişi başı gelir tarihin en yüksek seviyesine ulaştı.

Kaynaklar: İlim ve medeniyet sitesi-Haber Türk

Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.