TÜRKİYE’DE 2024 AR-GE FAALİYETLERİ

Yayınlama: 21.10.2025
2
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

2024 yılı verileri, Türkiye’nin bilimsel üretim, yenilikçilik ve teknolojik rekabet alanında kararlılıkla ilerlediğini gösteriyor. TÜİK’in “Araştırma-Geliştirme Faaliyetleri Araştırması, 2024” sonuçlarına göre, gayrisafi yurt içi Ar-GE harcaması 651 milyar 822 milyon TL’ye ulaştı. Bu rakam, bir önceki yıla göre 274 milyar TL’lik bir artışa denk geliyor. Ar-GE harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) içindeki payı ise %1,46’ya yükselerek Türkiye’nin Ar-GE’ye ayırdığı kaynaklarda tarihî bir düzeye işaret etti.

Bu artış, salt rakamsal bir genişlemeden ibaret değil; aynı zamanda Türkiye ekonomisinin üretim modelinde bilgi ve inovasyon temelli bir dönüşümün güçlenmekte olduğunu da ortaya koyuyor. Zira 2024 yılı itibarıyla 44 trilyon 587 milyar TL’lik GSYH’nin %1,46’sının Ar-GE’ye ayrılması, küresel ortalamaların hâlâ gerisinde olsa da Türkiye açısından stratejik bir sıçrama olarak değerlendirilebilir.

Şirketlerin Ar-GE’deki Baskın Rolü

2024 yılında Ar-GE harcamalarının sektörel dağılımına bakıldığında mali ve mali olmayan şirketler %64,8’lik payla lider konumlarını korudu. Bu durum, Türkiye’de Ar-GE’nin artık sadece üniversitelerin ya da kamu laboratuvarlarının değil, özel sektörün ana stratejik yatırımı haline geldiğini gösteriyor.

Yükseköğretim kurumları toplam Ar-GE harcamalarının %30,9’unu, kamu ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların dâhil olduğu genel devlet sektörü ise %4,3’ünü oluşturdu.

Ar-GE harcamaları içinde personel giderlerinin %59,5 gibi yüksek bir oranla ilk sırada yer alması, bu alandaki büyümenin istihdam ve nitelikli insan gücü yönüyle de kuvvetli bir temele oturduğunu ortaya koyuyor. Diğer yandan, finansman tarafında da tablo benzer: 2024 yılında Ar-GE harcamalarının %53,8’i özel sektör tarafından finanse edildi. Devletin finansman payı %30,4, yükseköğretimin payı %12,9, yurt dışı kaynakların katkısı ise %2,9 seviyesinde gerçekleşti.

Bu dağılım, Türkiye’nin Ar-GE finansman yapısında kamunun yönlendirici, özel sektörün ise taşıyıcı bir rol üstlendiğini gösteriyor. Dolaylı Ar-GE teşviklerinin özel sektör harcamaları içindeki payının 2015’te %14,8’den 2024’te %25,1’e yükselmesi de devletin Ar-GE yatırımlarını dolaylı mali araçlarla destekleme politikasının giderek daha belirgin hale geldiğini kanıtlıyor.

Kadın Bilim İnsanlarının Ar-GE’ye Katkısı Artıyor

Ar-GE alanında çalışan insan kaynağının kalitesi ve çeşitliliği, sürdürülebilir yenilik ekosisteminin temel unsurlarındandır. 2024’te tam zaman eşdeğeri (TZE) cinsinden 310 bin 473 kişi Ar-GE personeli olarak görev yaptı. Bunların %67,1’i özel sektörde, %30’u üniversitelerde, %2,9’u kamu kurumları ve diğer kuruluşlarda yer aldı.

Kadınların Ar-GE alanındaki görünürlüğü de giderek artıyor. 106 bin 74 kadın Ar-GE personeli, toplam personelin %34,2’sini oluşturdu. Bu oran, özellikle yükseköğretim sektöründe %47,9 ile cinsiyet dengesinin neredeyse eşitlenme noktasına geldiğini ortaya koyuyor. Ancak özel sektörde bu oran %28,2 seviyesinde kalıyor. Bu tablo, kadınların yenilik süreçlerine katılımının artmakla birlikte, özel sektörde daha fazla desteklenmesi gerektiğini işaret ediyor.

Kadın araştırmacıların inovasyonun ön saflarında yer alması hem toplumsal eşitlik açısından hem de yaratıcı düşünce çeşitliliği bakımından büyük önem taşıyor.

Eğitim Düzeyi ve Nitelikli İnsan Gücü

Ar-GE personelinin eğitim durumuna bakıldığında, %39,9’unun lisans, %30,6’sının doktora veya eşdeğeri, %20,3’ünün yüksek lisans mezunu olduğu görülüyor. Tam zaman eşdeğeri bazda değerlendirildiğinde ise doktora düzeyindekilerin oranı %21,2 olarak belirlendi. Bu veriler, Türkiye’nin son yıllarda bilimsel yetkinliğe sahip insan kaynağını artırma yönünde önemli ilerlemeler kaydettiğini gösteriyor.

Bununla birlikte, nitelikli insan gücünün sürdürülebilir biçimde artması için eğitim, sanayi ve araştırma kurumları arasındaki etkileşimin güçlendirilmesi kritik önem taşıyor. Üniversite-sanayi iş birliğinin sadece ortak projelerle değil, aynı zamanda insan kaynağı geçişkenliğiyle de desteklenmesi, Türkiye’nin inovasyon kapasitesini hızlandırabilir.

Bölgesel Yoğunlaşma: İstanbul ve Ankara Öncülüğünü Koruyor

Ar-GE yatırımlarında bölgesel dağılım, Türkiye’deki ekonomik ve akademik merkezileşmeyi açık biçimde yansıtıyor. 2024’te en fazla Ar-GE harcamasının yapıldığı bölge TR10 (İstanbul) oldu; ülke genelindeki toplam harcamanın %33,4’ü burada gerçekleşti. İstanbul’u %27,8 ile Ankara (TR51) ve %9,4 ile Kocaeli-Sakarya-Düzce-Bolu-Yalova (TR42) bölgesi izledi.

Toplam Ar-GE personelinin %32,6’sı İstanbul’da, %19,2’si Ankara’da istihdam edildi. Bu tablo, Türkiye’de Ar-GE faaliyetlerinin büyük ölçüde Marmara ve İç Anadolu ekseninde yoğunlaştığını, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinin ise Ar-GE yatırımları bakımından henüz istenen seviyeye ulaşamadığını ortaya koyuyor.

Bölgesel dengesizlikler, Ar-GE ekosisteminin sürdürülebilirliği açısından dikkat edilmesi gereken bir unsur. Anadolu’daki üniversitelerin ve teknoparkların potansiyelini artırmaya yönelik politikalar, Türkiye’nin yenilik coğrafyasını daha dengeli hale getirebilir.

Yüksek Teknoloji Sanayinin Ağırlığı Artıyor

2024 yılı verileri, Türkiye’nin sanayi üretiminde teknolojik yoğunluk ekseninde belirgin bir dönüşüm yaşadığını ortaya koydu. İmalat sanayinde gerçekleştirilen 210 milyar 506 milyon TL’lik Ar-GE harcamasının %46,9’u yüksek teknoloji faaliyetlerinde yer alan girişimler tarafından yapıldı.

Orta yüksek teknoloji faaliyetlerinin payı %40,2, orta düşük ve düşük teknoloji faaliyetlerinin toplam payı ise yaklaşık %13 civarında gerçekleşti.

Bu tablo, özellikle savunma sanayi, elektronik, ilaç, otomotiv ve yazılım sektörlerinde yüksek teknoloji üretiminin Ar-GE yatırımlarını sürüklediğini gösteriyor. Ayrıca, orta yüksek teknoloji segmentinde istihdam edilen 31 bin 701 araştırmacı, Türkiye’nin sanayi tabanında ciddi bir bilgi yoğunlaşması yaşandığını kanıtlıyor.

Sonuç: Bilgi Temelli Kalkınmanın Eşiğinde

2024 yılı itibarıyla Türkiye, Ar-GE harcamalarını hem mutlak değer hem de GSYH içindeki pay bakımından ciddi biçimde artırdı. Özel sektörün etkinliği, kadınların yükselen rolü, yüksek teknoloji üretiminde yaşanan genişleme ve insan kaynağının eğitim düzeyindeki artış, Türkiye’nin bilgi temelli kalkınma rotasında emin adımlarla ilerlediğini gösteriyor.

Bununla birlikte, Ar-GE’nin sürdürülebilir finansmanı, bölgesel yayılımı ve üniversite-sanayi iş birliği gibi alanlarda atılacak ek adımlar, bu ivmenin kalıcı hale gelmesini sağlayacaktır. Ar-GE harcamalarının %2’nin üzerine çıkması, Türkiye’yi OECD ortalamalarına yaklaştırmakla kalmayacak; aynı zamanda küresel değer zincirinde daha üst basamaklara taşıyacaktır.

Sonuç olarak, Türkiye’nin Ar-GE performansı 2024 itibarıyla yalnızca bir istatistik değil, aynı zamanda bilgi ekonomisine geçiş sürecinde stratejik bir dönüm noktasıdır.

Gelecek yıllarda bu ivmenin inovasyona, ihracata ve yüksek katma değerli üretime dönüştürülmesi, ülkenin kalkınma modelinde yeni bir sayfa açacaktır.

 

 

Kaynak: Sanayi Haber Ajansı

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.