Türkiye gerek ekonomi alanında gerek sosyal alanda çok kritik bir süreçten geçiyor. Şu anda en çok ihtiyacı olan şey kişisel/parti çıkarlarını bir kenara bırakıp ülke menfaati için çalışacak, ülkeyi düze çıkaracak yöneticiler ve uygulanmakta olan rasyonel ekonomi politikasının başarıya ulaşması.
Türkiye’de 2018’den bu yana uygulanan yanlış politikalar zincirini hatırlayalım…Bir yanlış politikanın doğurduğu sonuç yeni bir yanlış politika ile düzeltilmeye çalışılmış, ülke derin bir krize sürüklenmiştir. “Faiz neden, enflasyon sonuç” diyen yanlış hipotez peşinde, pandemi sonrasında ortaya çıkan enflasyona rağmen politika faizi düşürülmüş, faizin enflasyonun altında kalması sonucu ortaya çıkan negatif reel faiz nedeniyle dolarizasyon, dövize artan talep sonucu da dolar kuru yükselmiştir. Kura müdahale ederek göreceli satın alma gücü paritesi paralelinde yükselmesi önlenmiş, bunun sonucunda hem Merkez Bankası döviz rezervleri erimiş, hem de TL aşırı değerli hale gelmiştir. Bu durum ihracatı olumsuz etkilerken, ülkeyi her alanda ithalata bağımlı hale getirmiş, cari açık giderek büyümüştür. Dış borç giderek yükselmiş, vadesi kısalmıştır.
Para ikamesine çözüm olarak sunulan KKM uygulaması da problemin büyüyerek ileriye ötelenmesine neden olmuştur. KKM üzerinden ödenen kur farkları Kamu’ya çok pahalıya mal olmuş, Merkez Bankası bu nedenle 2023 yılını devasa bir zarar ile kapatmıştır. Bu durumda Hazine yüksek bütçe açığı nedeniyle muhtaç olduğu Merkez Bankası kâr transferinden mahrum kalacaktır. Rasyonel Politikalara geçiş sonrası doğru politikalar uygulamaya konulmuş, sonuç alınmaya başlanmıştır. Ancak KKM’lerin tasfiyesi çabası çerçevesinde TL’ye dönüşümü hızlandırmak için Bankalar mevduat faizini yüzde 50’nin üzerine çıkarmak durumunda kalmış, bu da kredi faizlerini tırmandırarak yatırımları durma noktasına getirmiş, durgunluk yaşanma endişesi güçlenmiştir.
Ülkenin devasa yaşamsal sorunlarına hâl çaresi aranması gerekirken, son günlerde gündem kişi itibarsızlaştırmaları, dedikodu mahiyetindeki konularla meşgul edilmektedir. Yeni yönetimin çabaları ülkenin muhtaç olduğu güven ortamını içte ve dışta sağlamaya başlamışken, kişisel/ailevi konular üzerine inşa edilen bir karalama kampanyası en önemli gündem maddesi haline gelmiş durumda. İddialar şayet doğruysa, o pozisyondaki kişinin/ailesinin yaptıkları yanlıştır. Önemli pozisyonlar ciddiyet ister, oraya getirilen kişinin bunu bilmesi gerekir. Ancak şu anda ülkenin menfaatini ön plâna alarak yapılması gereken; gerekli ikazların yapılması, yanlış icraatların sonlandırılması ve konunun kapatılmasıdır. Aksi yönde bir gelişme, istikrarsızlığı arttıracak, iyileşmekte olan güven ortamını zedeleyecektir. Krizle mücadele yolunda başlanan görevin başarıyla tamamlanması büyük önem taşımaktadır. Bunu engelleyecek her türlü girişime engel olunmalıdır. Zaman ülkenin gerçek sorunlarına odaklanma zamanıdır. Unutmayalım ki hepimiz aynı gemideyiz ve bu gemiyi limana çıkarmak hepimizin görevi.
24 Ekim 2023 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde “Muhalefete Sesleniş” başlıklı yazımda yerel seçimler konusunda muhalefete ittifak çağrısı yapmıştım. Görünen o ki tüm küçük partiler sonucu bile bile bir inat uğruna tek başına aday çıkarma tercihini kullanacaklar. Bunun iktidara yarayacağını herkes biliyor. Umarım partilerin başaramadıkları konsolidasyonu seçmen, vatan sevgisi ve sağduyu ile hareket ederek sandıkta sağlar.
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI