Yarım asrı aşkın süredir üzerinde konuşulan yapay zekâ teknolojileri, son birkaç yılda devrimsel diyebileceğimiz bir takım yenilikleri de beraberinde getirdi.
Yapay zekâ robotu ChatGPT, günlük hayatımızda ve iş yaşamımızda bize pek çok kolaylık sağladı.
Cevabını aradığımız sorularda -beklentilerimizi tam karşılamasa da- bize rehberlik etti.
Yazılım mühendislerine unuttukları kodları hatırlattı, öğrencilerin matematik problemlerini çözdü, gazeteciler için makaleler kaleme aldı.
Yaygın bir öngörüye göre ChatGPT’nin bu yetenekleri buz dağının sadece görünen kısmı…
Bu ve benzeri yapay zekâ araçları; yaşantımızı, alışkanlıklarımızı, yaptığımız harcamaları, vakit geçirdiğimiz alanları ve binlerce farklı parametreyi kullanarak bizleri kategorize ediyor ve dijital olarak hepimizi fişliyor.
Günümüzde seçim çalışmaları dahi yapay zekâ teknolojileri kullanılarak yapılıyor.
Siyasiler, yapay zekâ sayesinde destekçilerini ve muhaliflerini hane hane tespit edip seçim çalışmalarını ve reklam kampanyalarını buna göre yürütüyor.
ABD’nin 45. Başkanı Donald Trump da seçim çalışmalarında yapay zekâyı kullanan siyasilerdendi.
Trump, seçim çalışmalarını İngiliz siyasi danışmanlık firması Cambridge Analytica ile planladı.
Cambridge Analytica, Facebook’taki milyonlarca kişinin verilerini analiz etti.
Bu verileri detaylı kişilik profilleri çıkarmak için kullandı.
Bu profilleri kullanarak kullanıcının cinsiyetini, ırkını, kişisel tercihlerini, inançlarını ve en önemlisi siyasi eğilimlerini tahmin etti.
2016 seçimlerinde Trump için çalışan Cambridge Analytica, bu profiller ile son derece detaylı bir mikro-hedefleme yaptı.
Elde ettikleri verileri, kişiye özel politik reklamları ve manipülatif haberleri duyurmak ve yaymak için kullandı.
Ve nihayetinde Trump, yapay zekâ analizleri sayesinde seçimleri kazanarak ABD Başkanı oldu.
Cambridge Analytica ise bize bilginin ne kadar önemli olduğunu ve insanlığın geleceğinde nasıl hayati bir rol oynayabileceğini gösterdi.