YÜKSEK TEKNOLOJİLİ ÜRETİM İÇİN ANKARA BİR MERKEZ OLABİLİR Mİ?

Yayınlama: 10.09.2023
21
A+
A-
Bİ Teknoloji CEO

Toplumlar, yaşadığı ekonomik sıkıntıları önlemek için mutlaka üretim yapmalıdırlar. Aksi halde üretmeyen bir toplum sonunda kendisini de tüketir.

Üretim için gerekli ortamın ve ekosistemin oluşturulması gerekmektedir. Teknoloji seviyesine bağlı olarak insan/ beyin gücü, sermaye, makine ve teçhizat, teknolojik altyapı, akademik ve bilgi kaynaklarına erişim ekosistemin oluşturulması için gerekli olan bileşenlerdir.

Ülkemiz açısından incelediğimizde, genç nüfus kaynağımız ve yüksek oranda üniversite mezunumuz insan ve beyin gücü olarak yeterli potansiyelimizin olduğunu göstermektedir. Fakat insan ve beyin gücümüzü üretime yönlendirmekte ve üretim için gerekli bilgi ve beceri setine göre gençlerimizi yetiştirmede maalesef istenen seviyede olmadığımız görülmektedir.

Sermaye açısından incelediğimizde ise maalesef sermaye olanaklarına yeterli erişimin sağlanamadığını görmekteyiz. Üretim yapmak için sermaye kaynaklarına erişim, oluşan yüksek faiz ve kredi verirken firmaların fikirleri ve projelerinden ziyade sahip oldukları varlıklar üzerinden değerlendirilmesi, birçok yüksek teknolojili fikrin ürüne/hizmete dönüşmesine engel olmaktadır. Proje bazlı finansman, risk sermayesi, üretim ve AR-GE fonları konusunda çalışmalar yaparak firmaların sermaye kaynaklarına erişimini sağlamalıyız.

Ülkemizde makine ve teçhizat üretimi konusunda ciddi ilerleme olmasına karşın maalesef sofistike üretim yapacak makine ve teçhizatlar yurt dışından alınmakta ve döviz kurunda yaşanan oynaklıklardan dolayı bu alanda yeterli kaynağa erişimde firmalar olumsuz olarak etkilenmektedir. Bu nedenle makine ve teçhizat ürünlerinde teknolojik düzeyin arttırılması ve yerli malı makine üretiminin ve alımının arttırılması için gerekli atılımları yapmamız gerekmektedir.

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), bir süre önce Türk firmalarını temel alarak yaptığı araştırmanın neticesinde önemli bir veri ortaya koydu. Sanayi açısından irdelediğimizde teknolojik altyapı kapsamında Endüstri 4.0 ölçeğine göre 2.5 seviyesindeyiz. Endüstri 2.5’ta olgunluk seviyesi en yüksek 3 sektör, “malzeme”, “bilgisayarlar, elektronik ve optik ürünler” ve “otomotiv ve beyaz eşya yan sanayisi”nden oluşmakta. Bu olgunluk seviyesi, çağın gereklerine uygun olarak yukarı yönlü gelişme göstermek durumunda. Bu nedenle yüksek teknolojili üretim yapmak için teknolojik altyapımızı güçlendirmeli ve gerekli atılımları yaparak sanayimizin teknolojik altyapısını üst seviyelere çıkartmamız gerekmektedir. Yüksek teknolojili üretim ancak teknolojik altyapı ile mümkündür.

Endüstri devrimleri, dünyaya çağ atlatan ve yalnızca ekonomiyi değil, insanlığın refahını da bambaşka noktalara taşıyan önemli dönüm noktalarıdır. Çağın teknolojik seviyesini yakalayabilmek için, akademik kaynaklara ve bilgi kaynaklarına erişim yüksek teknoloji üretimi için son derece önemlidir. Yüksek teknoloji ile üretim yapmak için öncellikle fikirden prototip ürüne, prototip üründen ise seri üretime geçilmesi, tüm bu üretimleri gerçekleştirecek makine, yöntem ve metotların bulunması, test edilmesi ve üretim bandına uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Bu açıdan sadece tek bir alana yönelik değil birden fazla alana yönelik disiplinler arası bir bakış açısı gerekmektedir. Firmaların akademik ve bilgi kaynaklarına erişimi için devlet tarafından gerekli organlar oluşturulmalı ve üniversite akademik kadrosu ile sanayinin gücü bir araya getirilerek yüksek teknolojili ürünler üretilmelidir.

İleri teknoloji, ölçeğini büyütmek ve teknolojinin devler liginde kendine yer açmak isteyen işletmelerin yakın durması gereken bir kavramdır. Yüksek teknolojili ürünler, dünyanın endüstrisini domine eden devletlerin başarısının arkasında yer alan olmazsa olmazlar arasındadır.

Ülkemizin Türkiye İstatistik Kurumuna göre dış ticaret rakamları 1990 yılında 13 milyar $ iken, 2000 yılında 27,7 milyar $, 2010 yılında 113,8 milyar, 2016 yılında ise 341 milyar dolar olmuştur. Buna karşın Dünya Bankası verilerinden derlenerek hazırlanan “Yüksek Teknoloji İçeren Ürün İhracatının Hacmi ve Ekonomik Büyüme Üzerine Etkisi; Seçilmiş OECD Ülkeleri ve Türkiye Örneği- Karabük Üniversitesi- İktisat Bölümü- Dr. Öğr. Üyesi. Ali KONAK” başlıklı makalede geçen verilere göre; Türkiye’nin yüksek teknoloji ürün ihracatının toplam ihracatındaki payı 1992 yılında yüzde 1, 2000 yılında yüzde 4, 2010 yılında yüzde 2, 2016 yılında yüzde 2 olarak gerçekleşmiştir. Bu veriler bizlere yaptığımız ihracatın artmasına karşın yüksek teknolojili ürün ihracatında gerileme olduğunu göstermektedir.

TÜİK tarafından yayınlanan verilere göre, ihracatın ithalatı karşılama oranı 2016 yılı Kasım ayında yüzde 75,5 iken 2017 yılı Kasım ayında yüzde 69,2’ye düşmüştür. İhracat ile ithalat arasındaki karşılama makası açıldıkça cari açık da artmaktadır.

Tüm bu veriler doğrultusunda Türkiye’nin ihracatının artmasına karşılık yüksek teknolojili ürün üretemediği, düşük ve orta dereceli teknoloji ürünlerde ise ithalata bağımlı olduğu, bu nedenle de aslında ithalat ile birlikte yurtdışından iş gücü transfer ettiğimizi, yapılan tüm bu işlemlerin doğrudan ya da dolaylı olarak cari açığa, döviz kurunda istikrarsızlığa ve işsizliğe neden olduğu görülmektedir.

Yüksek teknolojili ürün üretmek için bir merkez oluşturmamız gerekmektedir. Bu merkez sayesinde sanayicilerimizin teknolojik altyapısı iyileştirilmeli, finansman kaynaklarına erişim kolaylaştırılmalı, üniversite ve sanayici iş birliği zorunlu hale getirilmeli ve en önemlisi insan kaynağımızın yüksek teknoloji üretebilecek bilgi ve beceri seti ile donatılmasını sağlamalıyız.

Ankara özelinde değerlendirdiğimizde ise Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı verilerine göre toplam 83 adet teknoloji geliştirme bölgesinden 9 tanesi, toplam 308 olan organize sanayi bölgesinden de 8 tanesi Ankara’da bulunmaktadır. Ayrıca Ankara ilimiz 17 tane devlet ve vakıf üniversite ve öğrenci sayısı ile ciddi bir potansiyeli içerisinde barındırmaktadır.

Ankara’da halihazırda özellikle yüksek teknoloji ve savunma alanında üretimler yapan ASELSAN, Havelsan, TAI, Roketsan gibi şirketler bulunmaktadır. Bu şirketler, savunma sanayisinin başını çeken; Türkiye’nin ihracat hanesine önemli puanlar yazdırmış ve milli teknoloji üretiminde ülkemizin yüz akı haline gelmiş yapılardır. Ayrıca bu şirketlerin kendi tedarikçi havuzu ile binlerce firma bu yüksek teknolojili üretimlerin yapılması sırasında faaliyet göstermektedir. Ankara’nın başkent olması yüksek teknoloji merkezi olması için de önemli avantajlarından birisidir. Milli üretim adına en stratejik hamleler, başkentin altyapısıyla oluşturulmaktadır.

Türkiye için üretim, üretim için ise yüksek teknoloji hedeflenmelidir. Bu açıdan Ankara ilimizi yüksek teknoloji merkezi haline getirmeli ve bu kapsamda çalışmalara önem vererek hızlandırmalı ve toplumumuzu müreffeh ülkeler seviyesine getirmeliyiz.

 

Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.