Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, yapı denetimiyle ilgili kuralları kökünden sarsacak yeni bir yönetmelik yayımladı. Türkiye’de sık sık yaşanan deprem felaketleri, plansız yapılaşma ve kalitesiz bina inşaatları, bu tür reformların zorunluluğunu zaten açıkça ortaya koyuyordu. Nihayet devlet, inşaatlarda “denetim sorumluluğunu lafla değil, yaptırımla ciddiye alan yeni bir sisteme geçiyor. İşte detaylar ve bu düzenlemelerin ne anlama geldiğini daha geniş biçimde ele alalım:
15 YIL İÇİNDE YIKILAN BİNADAN ARTIK DENETÇİ DE SORUMLU!
Eskiden yapı yıkıldığında, müteahhit suçlanır, denetim firması çoğunlukla sorumluluktan sıyrılırdı. Yeni sistemde bu dönem kapanıyor. Eğer bir bina yapı kullanma izni aldıktan sonra 15 yıl içinde yıkılırsa, bu durum artık “denetim eksikliği” olarak kabul edilecek. Ve bu durumda o binayı denetleyen firma kapatılacak, faaliyet izni iptal edilecek, verdiği teminat devlete geçecek.
Bu madde, Türkiye’de yapı denetim kültürünü kökten değiştirme potansiyeli taşıyor. Artık denetim firmaları, sadece evrak imzalamakla yetinemeyecek; sorumluluğun tam merkezine yerleşiyorlar.
Bu adım, ülkemizde çok sık karşılaşılan “kâğıt üstünde denetim” dönemini bitirme yönünde çok kritik bir hamle.
İŞ YAVAŞLATAN FİRMALARIN ÖNÜNE GEÇİLİYOR
İnşaat sektöründe sık rastlanan sorunlardan biri de “başlamayan projelerdi. Sözleşmeler yapılır, ruhsat alınır ama inşaata bir türlü başlanmaz. Yeni yönetmelik burada da devreye giriyor:
Artık yapı denetim sözleşmesi yapıldıktan sonra en geç 3 ay içinde inşaata başlanması gerekiyor. Eskiden bu süre 6 aydı. Bu sürenin dolması durumunda, yapı denetim firması tek taraflı sözleşmeyi feshedebilecek.
Bu hem müteahhitlerin ciddiyetini artıracak hem de şehir planlaması açısından bekleyen ve çürüyen projelerin önünü kesecek.
Ayrıca kalıp, beton dökümü, demir bağlama gibi kritik aşamalarda denetim görevini yapmayan firmaların sözleşmeleri de iptal edilebilecek. Bu da uygulamada denetim firmalarının işini sadece ofisten değil, sahada da yapmalarını zorunlu hale getiriyor.
VATANDAŞA DENETÇİ SEÇME HAKKI: 500 METREKARE SINIRI
Küçük çaplı yapı sahipleri için de iyi haber var. Artık 500 m² ve altı büyüklüğe sahip projelerde vatandaş, devletin sisteminin dışında kendi seçtiği denetim firmasıyla anlaşabilecek.
Bu, özellikle kırsal yerleşimlerde ya da küçük müstakil evlerde kendi tercih ettiği firmayla çalışmak isteyenler için hem bir özgürlük hem de potansiyel olarak maliyet avantajı demek.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Bu esnekliğin suistimal edilmemesi ve kalite kontrolünün gevşememesi gerekiyor. Yani devletin denetimi dışındaki bu küçük projelerde bile, bir üst otoritenin rastgele kontroller yapması yerinde olur.
ELEKTRONİK SİSTEME “YARI ÖZGÜRLÜK” MODELİ
Elektronik Dağıtım Sistemi’nde de yeni bir model uygulanacak. Artık 45 ve üzeri yapı denetim firmasının bulunduğu illerde, sistem vatandaşlara önce bir firma öneriyor. 3 gün içinde anlaşma sağlanamazsa ikinci firma devreye giriyor.
Bu sistem hem denetim sürecini hızlandırıyor hem de “zorla firma dayatma” eleştirilerine bir cevap niteliği taşıyor. Vatandaşın denetçisini tanıma ve değerlendirme hakkı korunmuş oluyor.
TEMİNATLAR ARTIK ENFLASYONLA GÜNCELLENECEK
Ekonomik gerçeklikleri yansıtan bir diğer önemli düzenleme de teminat sisteminde. 2026’dan itibaren yapı denetim firmalarının sunduğu teminatlar, TÜFE ve ÜFE ortalamalarına göre her yıl güncellenecek.
Bu sayede devletin elindeki güvence zayıflamayacak, enflasyonla eriyip yok olmayacak. Aynı zamanda firmaların yükümlülükleri de piyasa koşullarına göre yeniden değerlendirilebilecek.
“ONARILAMAZ HASAR” YERİNE NET TANIMLAR
Ceza uygulamalarında da kavram karmaşasına son veriliyor. Eskiden “onarılamaz hasar” gibi yoruma açık ifadeler yer alırken, şimdi yönetmelik daha net:
Eğer yapı tamamen yıkılmışsa ya da yıkılması gerekiyorsa, bu durum “yapısal hasar” olarak kabul edilecek.
Bu netlik, hem firmalara hukuki açıdan daha sağlam bir zemin sunuyor hem de mahkemelerdeki olası yorum farklılıklarını azaltıyor.
SONUÇ: GÜVENLİ YAPI, ŞEFFAF DENETİM, GERÇEK SORUMLULUK
Bu yönetmelik; lafla değil icraatla yapı güvenliği hedefi koyan, denetim firmalarına “artık şaka bitti” mesajı veren çok ciddi bir adımdır.
Özellikle son yıllarda ülkemizde yaşanan büyük depremler sonrası yıkılan yapıların, genellikle denetimsizlikten veya kâğıt üzerinde yapılan göstermelik kontrollerden kaynaklandığı görülmüştü.
Bu düzenleme, artık binanın sağlamlığının sadece müteahhitten değil, onu denetleyen kurumdan da hesap sorularak sağlanması anlamına geliyor.
Eğer bu sistem etkin bir şekilde denetlenir, uygulamada taviz verilmezse, Türkiye’de bina güvenliği konusunda köklü bir değişim başlayabilir.
Ancak unutulmaması gereken şudur: Kanun kâğıt üstünde kaldığı sürece değil, sahada uygulandığı sürece değerlidir.
Bu yüzden vatandaşın da dikkatli olması, haklarını bilmesi ve denetim sürecini takip etmesi büyük önem taşıyor.
Bu düzenleme, “insan hayatını merkeze alan bir yapı sistemine geçmenin belki de en ciddi başlangıcıdır. Şimdi gözler uygulamada ve 2026’daki yeniden yapılandırmada olacak.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı