2024 YILI SANAYİ ÜRÜN İSTATİSTİKLERİ

Yayınlama: 05.07.2025
5
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

TÜİK’in açıkladığı 2024 yılı Sanayi Ürün (PRODCOM) İstatistikleri, Türkiye’nin üretim hacminin oldukça yüksek olduğunu gösteriyor. Rakamlar ilk bakışta güçlü bir üretim altyapısına işaret ediyor:

1 milyon 169 bin 17 otomobil

9 milyon 392 bin 251 buzdolabı ve dondurucu

301 milyon ton hazır beton

34 milyon 810 bin 425 adet güneş paneli

1 milyon 204 bin kombi

1 milyonun üzerinde motosiklet

Bu üretim kalemleri Türkiye’nin geniş ürün yelpazesiyle ciddi bir üretim gücüne sahip olduğunu gösteriyor. Ancak mesele sadece üretmek değil; “ne” üretildiği, bu üretimin katma değeri ve teknolojik düzeyi çok daha kritik. Otomobil üretmek önemli ama bu otomobillerin parçaları ithal mi? Güneş paneli üretmek sevindirici ama teknoloji yerli mi?

SATIŞ RAKAMLARI REKOR DÜZEYDE: 18,8 TRİLYON TL

Üretilen ürünlerden yapılan satışların toplam değeri 2024’te 18,8 trilyon TL’ye ulaştı. Bu, 2023’e göre %41’lik bir artış anlamına geliyor. Ancak bu artışın ne kadarı gerçek üretim artışından ne kadarı fiyatlardaki yükselişten kaynaklanıyor, bunun da dikkatle değerlendirilmesi gerekiyor. Yani hem enflasyon etkisi hem de girdi maliyetleri bu satış hacmini şişirmiş olabilir.

GIDA SANAYİ BAŞI ÇEKİYOR AMA YETERLİ DEĞİL

2024’te sanayi satışlarında en yüksek payı gıda ürünleri aldı (%14,9). Ardından ana metal sanayi (%10,7), motorlu taşıtlar ve römork üretimi (%9,3) ile tekstil (%6,1) geliyor. Bu tablo, sanayinin temel ihtiyaçlara ve geleneksel sektörlere dayandığını gösteriyor. Ancak bu alanların birçoğu düşük teknolojili ve düşük marjlı sektörler. Türkiye’nin büyümesini sürdürülebilir kılması için bu alanların üzerine teknoloji tabanlı üretimlerin eklenmesi şart.

YÜKSEK TEKNOLOJİ ÜRETİMİNDE CİDDİ GERİLİK VAR

Sanayinin kalbi olan teknoloji seviyesi, Türkiye için hâlâ ciddi bir sorun alanı. 2024 yılında imalat sanayisinden elde edilen satışların yalnızca %3,5’i yüksek teknoloji ürünlerinden oluştu. Düşük ve orta-düşük teknoloji ürünleri ise neredeyse %70’e yakın bir ağırlığa sahip (%68,4). Orta-yüksek teknolojili ürünler %28,1 oranında.

Bu oranlar, Türkiye’nin hâlâ ucuz iş gücüne ve geleneksel sektörlere dayalı bir üretim yapısına sahip olduğunu gösteriyor. Bu da bizi dış ticaret açığına, döviz bağımlılığına ve kırılgan bir büyümeye mahkûm ediyor. Yüksek teknoloji üretmeyen bir ekonomi, ne kadar ihracat yapsa da dünya liginde rekabet edemez.

NEDEN YÜKSEK TEKNOLOJİ BU KADAR KRİTİK?

Katma değer sağlar: 1 ton pamukla 1 ton çipin fiyatı aynı değil. Yüksek teknolojili ürünler hem daha fazla gelir getirir hem de ihracat gücünü artırır.

Bağımsızlık kazandırır: Savunma, enerji, sağlık gibi stratejik alanlarda dışa bağımlılığı azaltır.

Beyin göçünü engeller: Ar-GE ve teknolojiye yatırım yapan ülkeler, nitelikli insan gücünü tutabilir.

Yatırım çeker: Yabancı yatırımcı, sıradan üretim değil, yenilikçi ve geleceğe dönük üretim yapan ülkelere yönelir.

ÜRETİMİN NİTELİĞİNE ODAKLANMA ZAMANI

Sanayinin iç yapısına bakıldığında ara malların %44,6’lık payla öne çıktığı görülüyor. Bu, Türkiye’nin başka ülkelerin üretim süreçlerine girdi sağladığını, yani küresel tedarik zincirlerinin bir halkası olduğunu gösteriyor. Ancak sermaye malları üretimi sadece %21 seviyesinde. Oysa gelişmiş ekonomilerde bu oran çok daha yüksek. Çünkü bir ülke kendi üretim makinelerini, robot teknolojisini, yazılımını ve otomasyon sistemlerini geliştirebiliyorsa, o ülke bağımsız ve güçlü bir sanayiye sahip demektir.

OTOMOTİVDE BÖLGESEL GÜÇLER: AMA MARKA VAR MI?

Kocaeli, Bursa, Sakarya gibi iller motorlu taşıt üretiminde başı çekiyor. Üretimin %82’si sadece 5 ilde toplanmış durumda. Bu sanayi kümelenmeleri önemlidir, ancak hala yerli otomobil markası eksikliği, teknoloji lisanslarının dışa bağımlılığı, montaj sanayine dayalı yapı gibi sorunlar çözülmeden bu başarı yüzeysel kalır.

FASON ÜRETİM TUZAĞI: UCUZ EMEK MODELİNDEN ÇIKILMALI

Fason üretimde ilk sırayı giyim sektörü alıyor. Bu durum bir yandan istihdam sağlasa da aslında Türkiye’nin hâlâ ucuz iş gücüne dayalı bir ekonomik modele sıkıştığını gösteriyor. Fason üretim, kısa vadeli gelir sağlar ama markalaşma, ürün geliştirme ve yenilikçilik sunmaz. Uzun vadede emek sömürüsüne ve düşük ücretlere dayalı bu sistem sürdürülemez.

GERİ KAZANIM UMUT VADEDİYOR AMA ANA EKONOMİYE ENTEGRE EDİLMELİ

Geri kazanım yoluyla elde edilen 2,4 milyon tonluk ikincil hammadde, çevreye duyarlı bir dönüşümün göstergesi. Ancak bu faaliyetler hâlâ sistemin çevresinde dönüyor. Oysa sanayi politikaları, geri dönüşümü bir yan faaliyet değil, ana üretim zincirinin vazgeçilmez bir halkası haline getirmeli. Bu hem çevre koruması hem de ekonomik verimlilik için kritik.

GENEL DEĞERLENDİRME: TÜRKİYE NEYİ BEKLİYOR?

Sanayi üretimi hacim olarak başarılı, evet. Ama artık Türkiye’nin “çok üretmek” ten ziyade “doğru ve değerli olanı üretmeye” yönelmesi gerekiyor. Sanayi stratejileri; teknoloji, markalaşma, tasarım, yazılım, sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm gibi kavramlarla yeniden şekillendirilmeli.

Atılması gereken adımlar şunlar olabilir:

Ar-GE harcamaları ve devlet destekleri artırılmalı

Üniversite-sanayi iş birliği güçlendirilmeli

Yerli yazılım, donanım ve teknoloji şirketleri teşvik edilmeli

Yüksek teknoloji içeren yatırımların önü açılmalı

Dijitalleşme ve otomasyon süreçleri hızlandırılmalı

Sanayi üretiminde enerji verimliliği ve çevre duyarlılığı ön plana alınmalı

Unutulmamalıdır ki, gelecek yüksek teknolojiyi üretebilen, tasarlayabilen ve ihraç edebilen ülkelerin olacak. Türkiye’nin bu gelecekte söz sahibi olabilmesi için üretim miktarından ziyade üretimin niteliğine odaklanması gerekiyor. Yoksa bugün övündüğümüz rakamlar, yarın sadece bir nostalji olur.

 

 

Kaynak: Sanayi Haber Ajansı

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.