İşsizlik denince hepimizin aklına iş arayıp da bulamayan kesim gelmektedir. Hâlbuki işsizlik oranları hesaplanırken 15 yaşından daha büyük,15 gün içinde çalışmaya hazır kişiler baz alınmaktadır. İş bulmaktan ümidini kesmiş olanlar, engelliler, öğrenciler bu hesaba dahil edilmemektedir.
Türkiye istatistik kurumu her ay işsizlik rakamlarını kamuoyu ile paylaşmaktadır. TÜİK bu hesaplamaları yaparken uluslararası emek örgütünün hesaplama yöntemini kullanmaktadır. İşsizlik hesapları yapılırken geniş tanımlı işsizlik, dar tanımlı işsizlik, farklı yaş gruplarına göre işsizlik, cinsiyete göre işsizlik hesaplamaları da yapılmaktadır.
15 yaş ve üzerinde ve 15 gün içinde işe başlamaya hazır olanların sayısı dar tanımlı işsizlik olarak tanımlanır. Geniş tanımlı işsizlik ise mevsimlik işsizler ile iş aramaktan vazgeçenlerin de eklenmesi ile bulunan işsizlik oranıdır.
TÜİK in hesaplamalarında son üç ayda iş arayan ve 15 gün içinde istihdamı sağlanacak kişiler hesaba dahil edilir. Bu hesaplamalar yapılırken iş bulma ümidi olmayan ve 3 aydır iş aramayı bırakan, iş bulursa çalışacak kişiler, mevsimlik işçiler, hali hazırda işi olduğu için iş aramayanlar, ev kadını olanlar, öğrenci olanlar, engelli oldukları için çalışamayanlar ve emekli vatandaşlar ise işsiz tanımı içinde yer almamaktadır. Formüle edilecek olursa;
İşsizlik Oranı = Son 3 ayda iş arayan ve 15 gün içinde işe başlayabilecek durumda olanlar / Toplam iş gücü
TÜİK sisteminde sadece son üç ay içinde iş arayanlar işsizlik rakamlarına dahil edildiği için sonuç gerçek işsiz sayısından uzak olabilir.
İşsizlik oranı hesaplamaları bir ülkenin ekonomik olarak geleceğe dair kararlar verilmesinde etkilidir. İşsizlik oranının yüksek olması ülkede ekonomik gelişmelerin olumsuz olduğunu, işsizlik oranının düşük olması ise ekonomik açıdan olumlu gelişmedir. Özellikle yabancı yatırımcılar açısından önemli bir makro göstergedir.
İşsizliğin düşürülebilmesi için devlet tarafından iş alanlarının açılması, özel sektörün özellikle üretim işletmelerinin faaliyetlerinin genişlemesi için teşvik alanlarının genişletilmesi gerekir. Ayrıca iş gücüne dahil olan insanların eğitimi de işsizliğin azalmasında önemli bir faktördür. İşletmelerin kredi veya eğitim ile desteklenmesi, yeni iş olanaklarının doğmasına ve işsizliğin azalmasına sebep olacaktır.
Günümüzde personel eğitimleri bazı kurum hüviyetine gelmiş işletmeler tarafından yapılmaktadır. Ancak genellikle patron işletmelerinde bu konuya verilen önem yeterli değildir. Hâlbuki eğitimli bir personelin işgücüne katkı sağlayacağı kesindir.
Ülkemizde 213 tane üniversitemiz yurdun dört bir yanına dağılmış durumdadır ve bu üniversitelere bağlı birçok fakülte çeşitli branşlarda her yıl binlerce mezun vererek iş hayatına katılım sağlamaktadır. Ancak her üniversite mezunu iş bulmakta şanslı veya yeterli olmayabilir. Çünkü her üniversite mezunu en az bir yabancı dil bilmektedir ve rekabetin hızlı olduğu bir ortamda aranan eleman olabilmek için en az 2 yabancı dil, mastır hatta doktora gerekmektedir. Dolayısıyla her şeyi devletten beklemek yerine öğrencilerimizin üniversite yıllarında zamanlarını iyi değerlendirmeleri, çok çalışarak kendilerini geleceğe hazırlamaları gerekmektedir.
Ülkemizde ara eleman yani tekniker, teknisyen sıkıntısı olduğu sanayicilerimiz tarafından zaman zaman dile getirilmektedir. Her yıl üniversite sayımız artmasına rağmen endüstri meslek liseleri yetersiz kaldığı sonucu çıkarılabilir. Millî eğitim bakanlığımız bu konuda çalışmalarını hızlandırmalıdır.
İşsizlik rakamlarının artmasında ülkemize gelen sığınmacıların da etkili olduğu yazılı ve görsel basında yer almaktadır. Bunların birçoğu asgari ücretten daha düşük veya sigortasız (kayıt dışı) çalıştırıldıkları için bazı iş insanlarımız tarafından tercih nedeni olabilir. Bu sebeple kendi insanımız iş ararken yabancıların çalıştırılması ise düşündürücüdür.
İçinde bulunduğumuz dönemde faiz oranlarının yüksekliği nedeniyle özellikle üretim işletmeleri krediye ulaşmakta zorlanmakta, krediye ulaşsa dahi geri ödeme maliyeti yüksek olduğundan işten çıkarılan eleman yerine yeni personel almamayı hatta üretimlerini azaltmayı tercih eder duruma gelmiştir. Son seçimlerden bu yana politika faizlerinin bir yılda %8,5 dan %50 ye kadar yükselmesi sonucunda imalat sanayisinde de son altı aydan bu yana daralma gözlenmiştir ve PMI oranı %50 nin altındadır. Düşük faiz döneminden vazgeçilmesi ekonomik açıdan en başta enflasyonla mücadele için olumlu bir karardır ama maalesef düşük faiz uygulaması uzun süre devam etmiş ve karardan dönülmesi geç kalınmış bir durumdur. Hal böyle olunca faizler yükseldiğinden sanayicilerimiz zor durumdadır. Bir başka etken de özellikle ihracat yapan işletmelerimiz, tedarik maliyetleri sürekli olarak artmasına rağmen döviz kurlarının yaklaşık dört aydan bu yana yatay seyretmesidir. Bu yüzden fiyat artırımı yapamayan ihracat işletmeleri zorlanmakta, ihracat siparişleri azalmaktadır. Tüm bu faktörlerin sonucunda maliyetleri minimuma indirmek için işçi çıkarma ve üretimi azaltma yolunu zorunlu olarak seçmişlerdir. İşsizlik rakamları bu yüzden negatif yönlüdür. Önümüzdeki süreçte enflasyon oranının baz etkisiyle de olsa düşme eğilimine girmesi büyük ihtimaldir ve politika faizleri enflasyon oranın ile aynı seviyeye gelmiştir ve faizler düşmeye başlayacak ve üretim maliyetleri de aşağı yönlü hareketleneceğinden işçi alımları tekrar başlayacağında işsizlik oranı azalacaktır.
Aşağıda TÜİK tarafından yayınlanan EYLÜL ayı işgücü istatistikleri yer almaktadır. Ancak aylardır hatta yıllardır TÜİİK in enflasyon hesaplarının güvenilirliği tartışılır duruma gelmişti. Geçtiğimiz günlerde ekonomim gazetesi yazarı Sn. Alaattin Aktaş’ın ortaya çıkardığı TÜİK in enflasyon hesaplarında baz aldığı fiyatlar bu kuruma güvensizliği arttırmıştır. Bu durumda işgücü ve diğer istatistiki bilgiler doğru mudur? Tartışma konusudur. Yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi imalat sanayisi altı aydan bu yana düşme eğiliminde iken ve işçi çıkarmalar söz konusu iken son iki aydan bu yana işsizliğin azaldığı fakat bu ay yükseldiği gözlenmektedir. Üretim azalırken işsizlik nasıl azalıyor veya çalışan sayısı nasıl artıyor sorusu ortadadır ve böyle bir gelişme hesap ve mantık dışıdır. Yani TÜİK hesaplarının( bu ay hariç) tekrar gözden geçirilmesi gerekir.
TÜİK tarafından yayınlanan EYLÜL ayı işgücü istatistikleri aşağıdadır.
Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı %8,6 seviyesinde gerçekleşti
Hane halkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2024 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre 35 bin kişi artarak 3 milyon 100 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise değişim göstermeyerek %8,6 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde %6,7 iken kadınlarda %12,3 olarak tahmin edildi.
Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı %49,7 oldu
İstihdam edilenlerin sayısı 2024 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre 95 bin kişi artarak 32 milyon 823 bin kişi, istihdam oranı ise 0,1 puan artarak %49,7 oldu. Bu oran erkeklerde %67,3 iken kadınlarda %32,5 olarak gerçekleşti.
Mevsim etkisinden arındırılmış işgücüne katılma oranı %54,4 olarak gerçekleşti
İşgücü 2024 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre 131 bin kişi artarak 35 milyon 923 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,2 puan artarak %54,4 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde %72,1 iken kadınlarda %37,0 oldu.
Genç nüfusta mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı %17,1 oldu
15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,3 puan artarak %17,1 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde %13,5, kadınlarda ise %24,0 olarak tahmin edildi.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 42,7 saat oldu
İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 2024 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre aynı seviyede kalarak 42,7 saat olarak gerçekleşti.
Mevsim etkisinden arındırılmış âtıl işgücü oranı %25,6 oldu
Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan âtıl işgücü oranı 2024 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre 1,7 puan azalarak %25,6 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı %17,3 iken işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı %17,9 olarak tahmin edildi.
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI / TUİK