Türkiye’yi de etkileyecek küresel dönüşümün ayak sesleri
Donald Trump’ın öncülüğünde ABD Kongresi’nden geçen ve yakında yürürlüğe girmesi beklenen yeni vergi ve harcama yasası, yalnızca Amerika’yı değil, doğrudan veya dolaylı şekilde Türkiye dahil birçok ülkeyi etkileyebilecek bir ekonomik ve politik yön değişiminin habercisi. Yasa, vergi indirimleri, sosyal yardımlarda kısıntılar, göçmen karşıtlığı ve çevre politikalarının geri çekilmesi gibi başlıklarda radikal adımlar içeriyor. Bu hamleler sadece iç politikayı değil, uluslararası ticaret, finansal akışlar, enerji yatırımları ve güvenlik dengelerini de doğrudan etkileme potansiyeline sahip.
Bu çerçevede, yasayı yalnızca bir iç politika tasarısı olarak değil, ABD’nin küresel rolünü yeniden şekillendirme planı olarak da değerlendirmek gerekir. Türkiye gibi dışa bağımlılığı yüksek, finansmana ihtiyaç duyan ve enerji dönüşümüne adım atmaya çalışan ülkeler açısından bu yasa, fırsat ve riskleri bir arada getiriyor.
Trump yönetimi, vergi indirimlerini kalıcı hale getirerek şirketleri ve varlıklı bireyleri ABD’ye yatırım yapmaya teşvik ediyor. Bu da küresel sermayenin gelişmekte olan ülkelerden çekilerek ABD’ye yönelmesi anlamına geliyor.
Böyle bir durumda Türkiye gibi ülkelerde:
Döviz girişlerinde azalma,
Dış borçlanma maliyetlerinde artış,
TL üzerindeki baskının yükselmesi,
Faiz ve enflasyon dengesinin daha da zorlaşması beklenebilir.
Özellikle sıcak para akışına bağımlı Türkiye ekonomisi açısından bu durum, kırılganlıkları daha da artırabilir. Türkiye’nin şu anki yapısal zafiyetleri (yüksek dış borç, düşük rezerv, cari açık) dikkate alındığında, ABD’nin yatırımcılar için daha cazip hale gelmesi sermaye kaçışını hızlandırabilir.
Trump’ın yasasında Medicaid ve gıda yardımlarına yönelik büyük kesintiler var. Yardım alabilmek için çalışma zorunluluğu gibi maddelerle, devletin “yardımcı” değil “denetleyici” olduğu bir anlayış pekiştiriliyor.
Bu politikalar, dünyanın başka yerlerinde de etkisini gösteren popülist, sağ eğilimli yaklaşımların yeniden güç kazandığının işareti. Türkiye açısından bu, göçmen meselesi, sosyal yardımlar ve devletin vatandaşla ilişkisi konularında etkileyici olabilir. Özellikle:
ABD’de yükselen göçmen karşıtlığı, Avrupa’da da aynı yönde adımların artmasına yol açabilir.
Türkiye gibi milyonlarca göçmene ev sahipliği yapan ülkelerde, uluslararası baskılar artabilir.
Sosyal yardım sistemlerinin yeniden yapılandırılması tartışmaları gündeme gelebilir.
“Çalışmayan yardım almasın” anlayışının Türkiye’ye de sirayet etmesi muhtemel.
Zaten Türkiye’de evde bakım maaşı, 65 yaş aylığı, engelli yardımları gibi destekler, giderek zorlaşan şartlara bağlanıyor. ABD’deki bu yasal yaklaşım, Ankara’da da sosyal politikaların “katılaştırılması” yönündeki eğilimleri güçlendirebilir.
Yasanın en çok eleştirilen noktalarından biri, temiz enerji teşviklerinin geri çekilmesi. ABD, elektrikli araçlardan rüzgâr ve güneşe kadar pek çok alanda sağladığı vergi desteklerini iptal ediyor. Bunun yerine, kömür gibi kirli enerji türlerine yeniden teşvik getiriliyor.
Bu, hem iklim krizine karşı küresel mücadelede büyük bir gerileme, hem de yeşil enerji yatırımlarının cazibesinin düşmesi anlamına geliyor.
Türkiye açısından:
ABD’nin iklim politikalarındaki geri adımı, Paris Anlaşması’nın küresel etkisini zayıflatabilir.
Türkiye’nin AB ile olan Gümrük Birliği süreci ve yeşil mutabakat hedefleri sekteye uğrayabilir.
Yeşil enerji yatırımlarına erişim zorlaşabilir; yatırımcı ilgisi azalabilir.
Yine de bu durum, Türkiye’nin kendi iç pazarını bu alanda güçlendirmesi için bir fırsat da yaratabilir.
Türkiye, enerjide dışa bağımlı bir ülke. Bu nedenle çevreci yatırımlar stratejik bir çıkış noktası olabilirken, ABD gibi ülkelerin geri adımı küresel finansman kanallarını daraltabilir.
Trump’ın yasası, Pentagon’a ve sınır güvenliğine milyarlarca dolar bütçe ayırıyor. Füze savunma sistemleri, göçmen karşıtı altyapılar, yeni silah sistemleri… Tüm bunlar ABD’nin yeniden silahlandığını, hatta yeni bir askeri hazırlık sürecine girdiğini gösteriyor.
Bu durum, küresel gerginliği artırabilir. Özellikle NATO içinde savunma bütçelerini artırma yönünde baskılar doğurabilir. Türkiye açısından bu:
Savunma harcamalarının bütçede daha fazla yer kaplaması,
İçeride sosyal harcamalara daha az kaynak ayrılması,
Yabancı askeri yatırımlar ve iş birliklerinde ABD’nin tavrının sertleşmesi anlamına gelebilir.
Türkiye gibi jeopolitik olarak hassas bölgelerde yer alan ülkeler için bu tür savunma yarışı, bölgesel gerginliklerin tırmanmasına da zemin hazırlayabilir.
Yasanın 10 yıl içinde ABD bütçe açığını 3,3 trilyon dolar artırması bekleniyor. Bu durum, ABD’nin daha fazla borçlanması, dolayısıyla küresel piyasalardan daha fazla para çekmesi anlamına geliyor.
Türkiye gibi dış borcu yüksek, döviz ihtiyacı olan, enflasyonu kontrol etmeye çalışan ülkeler açısından bu gelişme şu sonuçlara yol açabilir:
Doların küresel faizleri yükselirse, Türkiye’nin borçlanma maliyeti de artar.
Dolar/TL kuru daha baskı altında kalır.
Enflasyonist baskılar güçlenir.
Merkez Bankası üzerindeki faiz baskısı daha da artar.
Türkiye’nin düşük faiz ve iç talep odaklı ekonomik modelinde, ABD’nin bu mali genişleme hamlesi ciddi kırılganlık yaratabilir.
SONUÇ: DÜNYAYA “AMERİKA YİNE KENDİNE DÖNÜYOR” MESAJI
Trump’ın vergi ve harcama yasası, sadece zenginlere vergi indirimi sunan bir paket değil; aynı zamanda küresel ölçekte devletin rolünü, vatandaşla ilişkisini, uluslararası dengeleri yeniden şekillendirmeyi hedefleyen bir dönüşüm.
Türkiye açısından bu dönüşüm;
Ekonomide sermaye akışları ve borçlanma maliyeti,
Sosyal devletin sınırları,
Yeşil enerji yatırımlarının geleceği,
Savunma harcamalarının önceliği,
Göç politikalarının sertleşmesi gibi birçok alanda doğrudan ve dolaylı etkiler doğuracak.
Trump’ın politikalarının tekrar gündeme gelmesiyle birlikte hem küresel sistemde hem Türkiye’de “devlet kimin için var” sorusu daha da belirginleşiyor. Türkiye’nin bu yeni dünya düzenine hazırlıksız yakalanmaması, sosyal refahın korunması ve demokratik mekanizmaların güçlendirilmesi için daha kapsayıcı ve dirençli bir ekonomi politikası inşa etmesi gerekiyor.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı